Zeynep Macit’in Hikâyesi
1928 yılında Kayseri’nin küçük bir ilçesinin küçük bir köyünde dünyaya gelmiş Zeynep Macitler. Röportajımızda kendisinden, geçmişinden ve bugününden bahsetmesini istiyoruz Zeynep teyzenin.
“Kendinizi tanıtır mısınız?” diye soruyoruz, uzun uzadıya anlatıyor 14 yaşında evlendiğini, genç yaşta eşini kaybettiğini ve sonrasındaki mücadelesini… Ayakta kalmanın, hayat mücadelesinde galip gelmenin haklı gururu hissediliyor cümlelerinde. Bugününü sorduğumuzda ise kısa cevaplar alıyoruz, anlatacak bir şeyi yok gibi. Neredeyse sadece çocuklarından, torunlarından bahsediyor, onları ne kadar çok sevdiğinden. Zeynep teyzenin hikâyesinde, beklentilerinde, gençlere tavsiyelerinde hep geçmişin izi var sanki. “Yaşlılar hep geçmişiyle mi yaşıyor?” diye sorguluyoruz bir an. Yaşlıların, en çok da ülkemizdeki yaşlıların bugünlerinden bahsederken gurur duyacakları, heyecanla anlatacakları bir hikayeleri yok mu sizce?
Zeynep teyzeyle gerçekleştirdiğimiz bu röportajı aynı hislerle okumanız dileğiyle.
Kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben Sarız’ın (Kayseri’de bir ilçe) Pınarbaşı’nda doğdum. Hayatım 14 yaşına kadar Sarız’ın köyünde geçti. Kendimden 13 yaş büyük bir adamla 14 yaşında evlendim. Yine Sarız’ın bir köyüne gelin gittim. Orada birkaç ay kaldıktan sonra Adana’ya geldim. Adana’nın Camuzağılı’na geldim. Orada ilk çocuğumu, kızımı doğurdum. İlk çocuğumu doğurduğumda 15 yaşındaydım. Adana’da eşimle beraber çiftçilerin yanında çıraklık yaptık. Tarlada çalıştık. Sonra arka arkaya dört çocuğum oldu.
Ceyhan’da (Adana’nın ilçesi) küçük bir ev aldık ve oraya taşındık. Bir evimiz oldu diye sevindik ama sonra eşim hastalandı. Ankara’ya götürdüm. Ankara’da Tıp Fakültesi’nde altı ay yattı. Geri getirdim. 2-3 ayda Adana’da hastanede kaldı. Eşim rahmetli olmadan bir çocuğum daha oldu. Kızım daha 20 günlükken eşimi kaybettik. Ailenin babasını kaybettiğimizde at arabamız ve iki tane de ineğimiz vardı.
Oğlum babası öldüğünde daha dokuz yaşındaydı. Hem okula gidiyordu hem de benimle birlikte at arabasını çalıştırıyordu. Oğlumla birlikte çalışıp geçimimizi sağlıyorduk. O sırada işçi olarak Çukobirlik Fabrikası’na girdim. Senelerce çalıştım orada. Oğlum da hem liseye devam etti hem de at arabasını çalıştırdı. Ben de evde olduğum gün yine at arabasını çalıştırdım. Yani beş çocukla geçimimizi sağlıyorduk. Oğlum büyüdü. Sağlık meslek lisesini bitirdi. Üniversite sınavlarına girdi ve Gaziantep’te öğretmenlik kazandı. O dönemde de ülkede sağ sol davası çoktu, ortalık çok karışıktı. Bu yüzden oğlumun üniversiteye gitmesine engel oldum, korktum ona bir şey olacak diye. Oğlum da “O zaman ben at arabasında çalışmam, benim için at arabası bitti.” dedi. Çaresizlikten at arabasını sattım. İki tane ineğim vardı. İneklerimi de sattım. Ankara’da bir arsa aldım. Arsayı müteahhite verdik, küçük bir ev yapıldı. Sonra da bir kamyon kiraladık ve ne kadar eşyamız varsa aldık, altı aylık buzağımızı da koyduk kamyona ve Ankara’ya geldik.
Ankara’ya gelince elektriğimiz de suyumuz da yoktu ama yine de idare ettik. Ben Ankara’da özel bir fizik tedavi merkezinde işe girdim. Hem orada çalışıyordum hem de de inek besliyordum. Oğlum da işe girdi. O da çalıştı, ben de çalıştım geçimimizi sağladık. Kızlarım da büyüdü, okuyup üniversiteyi bitirdi. Sonrasında ben emekli oldum, bir karar alıp Mersin’e taşındık. Şu anda Mersin’de yaşıyoruz.
Peki, neler yapıyorsunuz, günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Hastayım... Hiçbir şey yapmıyorum. Kızımla damadım bakıyor bana. İş yapamıyorum, çalışamıyorum.
Yaşlılık sizin için ne ifade ediyor?
Yaşlılık güzel bir şey değil. İnsan gençliğinde işine gidiyor, zaman geçiriyor. Yaşlılık bakımına gelirsek, çocuklarım bakıyor bana. Hayırlılar, onlardan yana hiçbir şikâyetim yok.
Ben çok sağlıklı bir insan değilim, sık sık hasta oluyorum. Kaygılarım çok. Kızım iki dakika geç gelse kaygılanıyorum. Kaygılarım olmasa biraz daha güzel yaşayacağım.
Yaşlılık döneminizin ne zaman başladığını düşünüyorsunuz?
Yaşlılığı kabulleneli hemen hemen 1,5-2 yıl oldu. Elimi eteğimi işten çekince, hastalanınca yaşlı olduğumu anladım. Daha önce yaşlılığı kabul etmiyordum, çalışıyordum. Ama Allah’a şükürler olsun, çocuklarım okudu, iş güç sahibi oldu. Bana muhtaç değiller, onlar bana bakıyor.
Torunlarınızın olması sizin için nasıl bir duygu?
Çok güzel… Çok seviyorum onları. Hele hemşire kızımın bir kızı var, çok seviyorum onu. O da üniversiteyi bitirip iç mimar oldu. Bir oğlum var, dört kızım var. Hepsini de çok seviyorum ama oğlumu daha çok seviyorum. Oğlumu daha çok sevmemin nedenini bilmiyorum açıkçası. Onunla geçim sağladığım, her işi onunla yaptığım içindir belki. Belki de bir tane olduğu için mi? Bilmiyorum neden onu çok sevdiğimi.
Hayatınızın bu döneminde sizin için değerli olan şeyler nelerdir?
Benim için en değerli olan şey, çocuklarım ve torunlarım. Başka bir şeyde gözüm yok. Benim parayla pulla işim yok. Parayı çok sevmem. Emekliyim ama hiç parayı bilmem.
Yaşlılar için saygı çok önemli. Bu konuda siz neler düşünüyorsunuz?
Saygı… Beni sayanı seveni, ben de sayıp seviyorum.
Size saygı gösterilmesi hoşunuza gidiyor mu?
Hoşuma gidiyor tabii ki. İnsan daha kendini iyi hissediyor. Evlatların ve torunların tarafından sevilip sayılıyorsan kendini daha iyi hissediyorsun.
Desteğe ihtiyaç duyuyor musunuz? Desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bu desteği kimler sağlıyor?
Çocuklarım destek oluyor bana.
Türkiye’de yaşlı olmak nasıl bir durum, nasıl bir duygu?
İnsan özgür olur, genç olur, kendi işini kendi yapar… Ama yaşlanınca her şey bitiyor. Bunlardan mahkûm kalıyorsun, çocukların eline bakıyorsun. İstesen de istemesen de memnun kalmak zorundasın onlardan. Ama çocuklarımı, torunlarımı çok seviyorum. Allah’a şükür, torunlarım da kalabalık. Onlar da beni seviyor. Hiçbirinden bir saygısızlık görmedim. Şimdi kızımın yanında kalıyorum. Damadımın sayesinde, kızımın sayesinde sağlığıma kavuştum, tedavi oldum. Daha ne söyleyeyim.
Yaşlılık ile ilgili yönetimden beklentiniz neler?
Eşimi kaybedeli 51-52 yıl oldu. Hep kendi gücümle çalıştım. Çalıştığım için çocuklarımı da kimseye de muhtaç etmedim. Allah’a şükür hepsi de okudu.
Gençlere, yaşlılığa hazırlıkla ilgili neler söylemek istersiniz?
Yaşlılara karşı saygılı olsunlar. Durumu iyi olmayanlara yardımcı olsunlar. Elinden tutsunlar, illa ki para versinler demiyorum. Yani her yaşlı paraya muhtaç değil. Yaşlılar sevgiye muhtaç. Mesela dışarıdan gelince halimizi hatırımızı sormaları hoşumuza gidiyor.
Gençlere, yaşlılıkla ilgili hangi tavsiyelerde bulunursunuz?
Kendilerine iyi baksınlar, çabuk yıpranıp hasta olmasınlar. Yaşlılıkta çok zorlanmazlar o zaman. Gençlikte çok yıpranırlarsa yaşlanınca çok zorlanırlar. Her gün tonla ilaç alıyorum ben, Bu ilaçlar bana ne yarar sağlar ki… Yatmadığım hastane kalmadı. Hemşire kızımdan Allah razı olsun. Onlar beni ayakta tutuyor, bana bakıyorlar. Yine dönüp dolaşıp onların yanında olacağım.
Gençler, her şeyi dert edip kafalarına takmasın. Güzel yaşasınlar. Ailelerine, büyüklerine saygıyı, sevgiyi sürekli göstersinler ama kendi isteklerinden, hedeflerinden de vazgeçmesinler. Kendilerine değer versinler.
Ağır hastalıklar geçirdim. Çok şükür ayaktayım. Gençlere de tavsiye ediyorum. Kendilerini bırakmasınlar, iyi baksınlar.
Kadın olmanın zorlukları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kadın olmanın zorlukları çok. Sıkıntının büyüğü hep kadınlarda. Erkek kazancını yemedim, Hep kendim çalıştım. Zaten eşim mağdurdu, hastalandı. Allah rahmet eylesin. hep ben çalıştım. Evimi ben yönlendirdim, çocuklarımı okuttum.
IPA II çerçevesinde fonlanan "A Common Challenge - Two Different Cultural Perspectives" İki Kültür İki Bakış Açısı projemiz TÜRKİYE CUMHURİYETİ HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI MERKEZİ FİNANS VE İHALE BİRİMİ tarafından desteklenmeye hak kazanmıştır.
Kennisland
Kattenburgerstraat 5 / G003D
1018 JA Amsterdam
https://www.kl.nl
Güven Eğitim ve Sağlık Vakfı
Güven Çayyolu Sağlıklı Yaşam Kampüsü,
Alacaatlı Cad. No: 15
https://www.guvenvakfi.org
info@acommonchallenge.org
© 2021, Tüm Hakları Saklıdır